AFYONKARAHİSAR İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ

Müzik Kültürü

TÜRKÜ

Millî kültürümüzün en önemli ve tesirli unsurlarından birisi de musikidir. Ninni, türkü, destan, ağıt, ilahi, şarkı ve daha birçok çeşitleriyle söz ve ses olarak musiki ürünlerimiz beşikten mezara kadar bizimledir. Doğumu ninnilerle karşılamış, düğünlerimizi türkülerle neşelendirmiş, ölüyü son yolculuğuna ağıtlarla uğurlamış, aşkımızı, hasretimizi, sevinç ve kederimizi, vefayı ve vefasızlığı türkülerle dile getirmiş; içimizi onlara dökmüşüzdür.

“Karakoyun, Yaşar, Serenler, Karahisar Kalesi, Al Fadimem” meşhur Afyonkarahisar türküleridir. Hemen hemen bütün türkülerimizin bir hikâyesi vardır.

EMİRDAĞ TÜRKÜLERİ

Geniş bir coğrafyayı kapsayan ilimiz müzik kültüründe Emirdağ türkülerinin ayrı bir yeri vardır. Konar-göçer Türkmen aşiretlerinin yaşadığı Emirdağ'da yayla ve askerlik türküleri önemli yer tutar. Örneğin yaylaya göçün, sevgilisinin başkasına verilmesine vesile olacağını düşünen sevdalı delikanlı bunu şöyle dile getirir:

Yaylaya gidiyom elim boş değil,
Yâr poşu sallama gönlüm hoş değil,
Anan seni bir kötüye veriyor,
Herkes de biliyor sana eş değil.

Bir başka örnekte, erkek çocuğun iş gücü için, güvence için, mahallî deyimle "arka-kal'a olsun" diye ve vatan için yetiştirdiği toplumumuzun bilinen gerçeklerindendir. Kutsal bir iş olan askerlik, her gencin tadacağı vazgeçilmez bir görevdir. Davul-zurna ile sevinçle askere uğurlanan sevdâlı delikanlı için bu mecbûri ayrılık ölümden daha ağırdır:

Askerliği bizim için yapmışlar,
Temelini çok muntazam atmışlar,
Ölümünen ayrılığı tartmışlar,
Elli dirhem ağır gelmiş ayrılık,
Zâlim ayrılık, kâfir ayrılık.

En Bilinen Emirdağ Türküleri

Al Fadimem (Evlerinin Önü), Altınımı Ben Boynuma Dizerim, Arap Atlar Aşılı, Arzum Kaldı (Suvermez Türküsü), Aşağıdan Gelen (Düz Oyun), Basmam Yaylanıza, Ben Giderim Oduna (Yaşar), Cemile Sevdiğim Bana, Küstün Mü, Çanakkale Ağıdı, Ekiçce Üstünde Bir Bölük Duman, Emirdağ Türküsü, Emirdağı Birbirine Ulalı, Erzurum'da Çevirdiler Yolumu, Evlerinin Önü Bir Kötü Yokuş, Gıldolak Türküsü, Harmana Sererler, Niyazi Türküsü, Önüne Kuşanmış Yandımdan Öğnük, Sarı Yonca Bulamadım Kökünü, Sökemedim Şu Kevenin Kökünü, Suvermez Diyorlar, Yolların Boyunda Biter Üzerlik, Zalim Poyraz 

 

Karakoyun Türküsü
Bir yörük çobanı, Sandıklı’nın Kumalar Dağı’nda sürüsünü güderken beş hırsız gelerek Çobanın elini, kolunu bağlarlar ve sürüyü toplayıp kaçırmak isterler. Fakat sürüyü bir türlü yürütemezler. Buna sinirlenen hırsızlar Çobanı sıkıştırmaya ve işkenceye başlarlar. Çoban da “Benim sürüm kavalsız kalkmaz. Ellerimizi ve kollarımı çözün, sürüyü yürüteyim.” der. Hırsızlar çobanın bu teklifini kabul ederek elini kolunu çözerler. Çoban, kavalını çalar çalmaz sürü hemen yürümeye başlar. Ta uzaklardaki çadırda kaval sesini duyan yörük beyinin kızı, sürüye hırsız geldi diye telâşla bağırmaya başlar. Yörükler hayret ve telâşla toplanarak kaval sesi gelen yere koşuşurlar. Karşıdan yörüklerin üstlerine doğru geldiğini gören hırsızlar sürüyü bırakarak kaçarlar. Bu olay oba içinde hayret uyandırır. Kızın kaval sesinden çıkardığı anlam, birçok dedikodulara da yol açar. Kızla çobanın seviştikleri sonucuna varılır. Obanın dedikoduları ve kızının adının çekiştirilmesine üzülen Yörük Beyi, birgün çoban, kaval çalarken “Kavalın sesi keskin, kızı bununla mı ayarttın.” der. Çoban da “Ben koyunlarımı bile bununla idare ederim. Susamış sürülerimi suyun başında bekletirim.” deyince; ihtiyar Yörük de, “Ben koyunlara üç gün tuz yedireyim de sen sürüyü suyun başında tut bakalım.” der. Çoban buna razı olur. Fakat bütün sürünün itaatından emin olan çoban, bir tek karakoyundan korkmakta ve şüphelenmektedir. Sürüye üç gün hiç su vermeden tuz yalattıktan sonra, dereden akan suya salıverir. Çoban da kavalını çalmaya başlar. Tam koyunlar suyun başına vardıklarında kavalın ahengi değişir. Bütün sürü olduğu gibi yerinde başları yukarıya doğru beklerler. Yalnız karakoyun aşağıya, suya varır. Suyun sahibi ihtiyar Yörük ve bütün oba halkı onu görünce şaşarlar ve birbirlerinin yüzüne bakarlar.

O sırada Yörük Bey’i çobana “Aşk olsun, fakat karakoyun neden haşarıdır?” diye sorar. Çoban, “Birgün ablama süt sağarken sağdırmak istemedi de elimle onun başına vurmuştum!” deyince, Yörük Beyi “Kızı hakettin ve güveyim oldun.” der.”

Fakat bu olaylar sırasında karokuyunun kuzusu ölmüştür. Çoban, kuzusunun sesini, anasına verilen tuzdan bilir. Bu ölüme sebep olduğu için içine dert, acı çöker. Acısını ve üzüntüsünü ifade etmek için de bu türküyü yakar.

Koyunum seni yaylalara çekeyim
Kınalı taşlara tuzlar dökeyim
Kuzun öldüyse sana kuzu yakayım
Ablam sağsın ben karşıdan bakayım

Karakoyun koyunların benidir
Akkuzu ile yüreğim yağıdır
Yerimi sorarsan Kumalar Dağı’dır
Meleme koyun meleme, vazgeç kuzundan
Çok analar ayrı düşer kızından

Koyun seni yaylalarda güdeyim
Seni alıp da elimle yedeyim
Kuzun öldü ben Allah’a nedeyim
Meleme koyun meleme, vazgeç kuzundan
Çok analar ayrı düşer kızından



Korkar oldun şu dağların kurdundan
Koyun geldi kuzu gelmez ardından
Ben de bıktım bu ananın derdinden
Ağlama koyun ağlama, vazgeç kuzundan
Çok analar ayrı düşer kızından
Ben koyunu güttüm güttüm getirdim
Ablam sağdı karşısında oturdum
Nerde kaldı, nerelerde yitirdim
Ağlama koyun ağlama, vazgeç kuzundan
Çok analar ayrı düşer kızından

Karakoyun sana çanlar
Takayım da ben keyfime bakayım
Senin için dağı taşı yıkayım
Meleme koyun meleme, vazgeç kuzundan
Çok analar ayrı düşer kızından

Koyunum sana üç gün tuzlar yedirdi, m
Yedirdim çiğerini ağrılarla bitirdim
Seni aldım pınarbaşına getirdim
İçme koyun içme dön geri
Şimdi sözünü tutmanın yeri

AF(İ)YON’UN ORTASINDA KALESİ

Af(i)yon’un ortasında kalesi
Üzerinde vardır “Kızlar Kulesi”
Zümrüt gibi yeşillenmiş ovası
BAĞLANTI -Ay karanlık gece vurdular beni
Yarin yazmasına sardılar beni

Galecikten ayva gelir gar gelir
Gümüş yüzük parmağına dar gelir
Ben de sandım meyhaneden yar gelir
Ay karanlık göremedim yolumu
Bilemedim cerrah kesti golumu
Bir incecik yol gidiyor Gördes’e
Ilgıt Ilgıt kanı aktı mor fese
Nasıl kıydın yeşil gözlü Firdes’e
Ay karanlık göünmüyor yolumuz
Üç kardeştik kurban gitti birimiz
Bir incecik yol gidiyor Yemen’e
Ilgıt ılgıt kanım aktı çimene
Öldüğümü duyurmayın anama
Ay karanlık gece vurdular beni
Yarin yazmasına sardılar beni

GIZ SENİN ADIN

A gız senin adın, (da) Dudu                                  Men men mendili de
Kim taradı, (da) kimler yudu                                Yakmış kandili de
O da güzellerin adı                                               Bulmuş dengini de
BAĞLANTI - Oğlan men men men men                              Oğlan men men men men
                   Neden de sen, yandım ben                            Neden de sen, yandım ben
                   Ben yanıyorum aman                                    Ben yanıyorum aman

A gız senin adın (da) Nazik                                 A gız senin adın (da) Hava (Havva)
Ak kolları (da) tak bilezik                                   Bir öpsen (de) dertlere deva
Sen orada da (Aman) bize yazık                         Bunda darılacak va(r )
BAĞLANTI                                                        BAĞLANTI


Halk Müziği Sazları
Afyonkarahisar’da geleneksel halk müziğinde kullanılan müzik aletleri; davul-zurna, klarnet, kabak kemane, saz, cura, cümbüş, def ve tahta kaşıktır. Düğünlerde, kına gecelerinde kadınların çaldığı “delbek” adı verilen bir çeşit def kullanılır. Delbeği çalan kadına da "Delbekçi" denir.

Bu sazların diğer bölgelerdeki sazlardan pek büyük farkı görülmemektedir.

Koyunum seni yaylalara çekeyim
Kınalı taşlara tuzlar dökeyim
Kuzun öldüyse sana kuzu yakayım
Ablam sağsın ben karşıdan bakayım

Karakoyun koyunların benidir
Akkuzu ile yüreğim yağıdır
Yerimi sorarsan Kumalar Dağı’dır
Meleme koyun meleme, vazgeç kuzundan
Çok analar ayrı düşer kızından

Koyun seni yaylalarda güdeyim
Seni alıp da elimle yedeyim
Kuzun öldü ben Allah’a nedeyim
Meleme koyun meleme, vazgeç kuzundan
Çok analar ayrı düşer kızından



 

Korkar oldun şu dağların kurdundan
Koyun geldi kuzu gelmez ardından
Ben de bıktım bu ananın derdinden
Ağlama koyun ağlama, vazgeç kuzundan
Çok analar ayrı düşer kızından
Ben koyunu güttüm güttüm getirdim
Ablam sağdı karşısında oturdum
Nerde kaldı, nerelerde yitirdim
Ağlama koyun ağlama, vazgeç kuzundan
Çok analar ayrı düşer kızından

Karakoyun sana çanlar
Takayım da ben keyfime bakayım
Senin için dağı taşı yıkayım
Meleme koyun meleme, vazgeç kuzundan
Çok analar ayrı düşer kızından

Koyunum sana üç gün tuzlar yedirdi, m
Yedirdim çiğerini ağrılarla bitirdim
Seni aldım pınarbaşına getirdim
İçme koyun içme dön geri
Şimdi sözünü tutmanın yeri

AF(İ)YON’UN ORTASINDA KALESİ

Af(i)yon’un ortasında kalesi
Üzerinde vardır “Kızlar Kulesi”
Zümrüt gibi yeşillenmiş ovası
BAĞLANTI -Ay karanlık gece vurdular beni
Yarin yazmasına sardılar beni

Galecikten ayva gelir gar gelir
Gümüş yüzük parmağına dar gelir
Ben de sandım meyhaneden yar gelir
Ay karanlık göremedim yolumu
Bilemedim cerrah kesti golumu
Bir incecik yol gidiyor Gördes’e
Ilgıt Ilgıt kanı aktı mor fese
Nasıl kıydın yeşil gözlü Firdes’e
Ay karanlık göünmüyor yolumuz
Üç kardeştik kurban gitti birimiz
Bir incecik yol gidiyor Yemen’e
Ilgıt ılgıt kanım aktı çimene
Öldüğümü duyurmayın anama
Ay karanlık gece vurdular beni
Yarin yazmasına sardılar beni

GIZ SENİN ADIN

A gız senin adın, (da) Dudu                                  Men men mendili de
Kim taradı, (da) kimler yudu                                Yakmış kandili de
O da güzellerin adı                                               Bulmuş dengini de
BAĞLANTI - Oğlan men men men men                              Oğlan men men men men
                   Neden de sen, yandım ben                            Neden de sen, yandım ben
                   Ben yanıyorum aman                                    Ben yanıyorum aman

A gız senin adın (da) Nazik                                 A gız senin adın (da) Hava (Havva)
Ak kolları (da) tak bilezik                                   Bir öpsen (de) dertlere deva
Sen orada da (Aman) bize yazık                         Bunda darılacak va(r )
BAĞLANTI                                                        BAĞLANTI


Halk Müziği Sazları
Afyonkarahisar’da geleneksel halk müziğinde kullanılan müzik aletleri; davul-zurna, klarnet, kabak kemane, saz, cura, cümbüş, def ve tahta kaşıktır. Düğünlerde, kına gecelerinde kadınların çaldığı “delbek” adı verilen bir çeşit def kullanılır. Delbeği çalan kadına da "Delbekçi" denir.

Bu sazların diğer bölgelerdeki sazlardan pek büyük farkı görülmemektedir.